Pages

20 Ocak 2012 Cuma

Can Bonomo Kimdir Eurovisionda Şansı Varmı ?





Hayatta hiç çekmedin güzel olmaktan, diye bir laf geçiyor Ayıl adlı şarkısında ama Twitter’da sayısı 25 bini, Facebook’ta 59 bini bulan takipçilerinin Can hakkında böyle düşünmediği kesin. Gecenin bir yarısı hayranlarıyla Twitter’da kelime oyunları oynayan, bazen bir tekneden bazen evinin salonundan yayın yaparak online konserler düzenleyen, tüm ekibiyle “Team Bonomo” olarak her anını internette paylaşan Can Bonomo’nun müziği tarz olarak değil ama verdiği his olarak aynen opera gibi. İlk dinleyişte ya çok seversiniz ya da nefret edersiniz. Siz de tarafınızı seçmelisiniz.
Adın geçince hep iki soru soruluyor. İlki, “Aaa o şapkalı çocuk mu?” Sen de mi şapkasız çıkmayanlardansın? Kaç şapkan var?
Çok şapkam yok ama takmayı sevdiğim için koleksiyonum olduğu düşünülüyor. Bir de hep beyaz tişört giyiyorum, o yüzden hep aynısını giydiğimi zannediyorlar. Mailler geliyor, çıkar o tişörtü artık diye... Oysa yırtık, delik tişörtleri çok seviyorum, zaten öyle oldukları için alıyorum.
Giyim tarzının çok ciddi şekilde taklit edildiğinin farkında mısın? Geceler Can Bonomo’larla dolu.
Ne güzel! Ama bu tarz benim yarattığım bir şey değil ki... Asıl Londra sokakları böyle adamlarla dolu. Yani, Lady Gaga değilim.
Herkesin sorduğu ikinci soru: “Soyadı gerçek soyadı mı?”
Tabii ki. Büyükbabamlardan, İtalyan köklerden geliyor. Latince anlamı “iyi adam.”
İSTANBUL MÜZİĞİ

Şarkılarında rock da var alaturka da. Konserlerinde müzik tarzını tartışanları da çok duydum, nedir yaptığın müziğin türü?
Bu sadece pop ya da rock değil. İçinde çok daha fazlası var. Keman da var bas da. Saz, akordeon, bendir bile var. İstanbul’da doğdu, İstanbul’da büyüdü, İstanbul’un tınısına sahip. O yüzden “İstanbul müziği” olarak tanımlıyoruz.
Müziğinin farklı olması kendini kabul ettirmen açısından bir handikap yarattı mı?
Geçenlerde tam 3 jenerasyon müzisyen bunu konuştuk. Yani alışılımışın dışında müzik tarzlarının insana yaşattıklarını. En büyük ağabeyimiz “Biz neler gördük, neler geldi başımıza” dedi. Diğeri daha az çekmiş, ben daha da az çekiyorum... Benden sonrakiler ne kadar farklı olsa, daha da az çekecekler. Sektörün geneline bakıldığı zaman, farklı olanı içine almaktan yana değiliz Türkiye’de. Bu parçada saz var, radyoda nasıl çalarım, gibi konuşmalarla karşılaştık. Neden? Bağlama bizden değil mi?
Şarkılarında sözler de çok öne çıkıyor. Şairlik, yazarlık da var mı?
Ben öyle heyecanlı olmayı hiç sevmiyorum, çok da çiğ buluyorum. Şimdi benim bir iki hayranım var diye “Yemek de pişireyim, kitap da yazayım, dergi de basayım” demem asla. Evet, şiir yazıyorum ama şimdi şiir kitabı çıkartacağım dersem şairlere ayıp olur. Hiç gerek yok. Sinema ve grafik eğitimi aldım. Albüm kapaklarını, posterleri ben yapıyorum. Kâr amacı gütmeksizin bu alanda birtakım işler yapmak hoşuma gidiyor.
KANSER DİYE BİR ŞEY OLDUĞUNU UNUTMAYIN

Altın Kelebek Ödül Töreni’nde, ödülünü annene ve kanser hastalarına ithaf ettin. Neden?
Annemi kanserden kaybettim, kısa süre önce. Hem annemi çok sevdiğim için hem de kanser diye bir gerçek olduğuna dikkat çekmek için yaptım bunu.
Sonrasında herhangi bir sosyal sorumluluk projesi teklifi geldi mi?
Gelmedi ama gelsin istiyorum. Tek başıma bunu yapabilecek kuvvetim yok ama bu konuda bir şey yapabilirsem çok mutlu olacağım.

PORNODAN SANSÜRE

Ertem Eğilmez’in torunu, albümünün yapımcısı, Bana Bir Saz Verin klibinin de yönetmeni Can Saban’la nasıl tanıştınız?
Bir grubumuz vardı. Epey şarkı birikmişti. Can Saban’la ortak bir arkadaşımız “Şarkılarını CD’ye bas Can’a vereyim” dedi. Bastım CD’ye ama CD’yi koyacak ne bir kapak var ne de başka bir şey... Ben de o aralar Irvine Welsh’in Porno kitabını okuyordum. Ondan boş gördüğüm bir sayfayı koparttım, ona sardım. Sonra bir baktım üstünde kocaman “Porno” yazıyor. Düşün, yapımcıya CD gönderiyorsun, üstünde porno yazıyor... Sonra Can aradı beni, inanılmaz resmi bir konuşma geçti aramızda “Can Bey, Can Bey” şeklinde. TheFatLab’e (yani stüdyoya) gittim. Ali Rıza Şahenk ve Can Saban’la buluştum. Albüm bittiğinde Can Saban en yakın arkadaşım, Ali Rıza ağabeyim oldu.
Porno kitabı sonradan toplatıldı... Sanata müdahale hakkında ne düşünüyorsun?
O kitabı ilk okuduğumda uçaktaydım, yanımda bir çift oturuyordu. Kadın benim yanımda. Kitabı çıkarıp açtım, kadın göz ucuyla baktı, adını görünce eşiyle yer değiştirdiler. Bu komik bir durum ama sanata müdahale edilmesinden çok rahatsız oluyorum. Sansür Ortaçağ’dan kalma, çok utanç verici. Chuck Palahniuk’un bir kitabı toplatıldı yakın zamanda. Ondan önceki kitapları çok mu farklıydı ki? Neye nasıl müdahale ediliyor, müdahale eden ne kadar bilgili bunu sormak lazım... Fakat müdahale edenlerden daha çok kızdığım sanatçı ağabey ve ablalarım, çünkü yaptıkları işleri artık buna göre şekillendirmeye başladılar. Tamamen sana ait olan bir şeyi nasıl kesip parçalarsın? O zaman sana ait olmuyor ki.
İnsan bir şekilde kendi kendini sansürlemek zorunda kalmıyor mu? Mesela yaşı çok küçük fanların var. Onları düşünüp kendini sansürlemez misin?
Buna oto kontrol denir. Her işin bir adabı muaşereti var. Benim bahsettiğim sansür; senin yarattığın, tamamen sana ait bir şeyi, belli bir kesime uygun hale getirmek için kesip biçmen.


0 yorum:

Yorum Gönder